25 Ocak 2008 Cuma

cheese cake; ama detaylı:)

Blog yazan herkesin kendine göre uyguladığı bir cheese cake tarifi-metodu var galiba.. özellikle de tatlı seviyorlarsa.. Mesela benim bir arkadaşım biraz daha light olsun diye krema yerine süzme yoğurt kullanıyor, bir tarifte tabanı pişirirlerken diğerinde buzlukta bekletiyorlar...

Ben de okuduğum-bulduğum-izlediğim tarfilerden ve de denenyimlerimden öğrendiklerimi paylaşayım istedim. Cuma günü pot-luck usulü bir akşam yemeği yaptık, genelde olduğu gibi tatlı getirmek bana kaldı (zaten götürdüğüm tatlıyı da kendim yiyorum ya , neyse:)) ).

Bu arkadaş grubuma daha önce hiç cheese cake yapamadığım geldi aklıma ve dedim hazır blog'a da tarif yazmaya başlamışken fotoları da çekip, nasıl yaptığımı anlatayım. Geniş kullanım kapasitesi sebebiyle en sevdiğim tatlılardan biri olduğu için Nesli'den (oda arkadaşım) tarifi ilk aldığımda, alır almaz işe koyulmuştum.. sonuç bir fiyasko olmuştu.. yağı çok koymuşum, hepsi fırına aktı, yandı, kabarmadı.. yani bir kekin başına gelebilecek herşey gelmişti başına ama ben üzerine kalınca bir tabaka çikolata sosu yapınca yenilebilir bir kıvama gelmişti.. zaten o gün o kadar çok ve çeşit makarna vardı ki tatlıya pek yer kalmamıştı...

Neyse, konuyu saptırmayım yine. Bu fiyaskodan sonra biraz çalışayım-danışayım dedim. Internette bi video tarifi buldum, balkabaklı cheese cake için. Bağlantıyı bulamadım şimdi kaynak veremiyorum, ama orda malzemelerin azar azar birleştirilmesi ve de çok yüksek devirde çırpılmaması gerektiği söyleniyordu. Hızlı çırpınca köpük olurmuş, o zaman da kabarır ve de soğurken çatlayarak çökermiş.
Bir de Cafe Fernando'dan öğrendiğim limon kabuğu işleme yöntemini kullanmaya başladım, kabukla da kalmadım tarife limon suyu da ekledim. Çikolatalı sosla servis yapılacaksa çok iyi olmayabilir belki ama meyveli soslarla "bi dilim daha var mı?" sonucu yaratıyor :))
Tarife gelince;
Taban için;
1 paket burçak ve 7-8 adet çifte kavrulmuş petibör bisküvi
50 gr tereyağı (oda sıcaklığı)

Harç için:
4 yumurta
2-3 dolu kaşık un
1 su bardağı şeker
1 paket vanilya
400 gr labne peyniri
1 küçük kutu (200ml) çiğ krema
isteğe bağlı;
limon kabuğu rendesi ve limon suyu


Öncelikle bisküvileri tereyağı ile birlikle mutfak robotunda un haline gelen kadar çırpıyoruz. Ben, tabanına sonradan yıkaması ve de başka bir tabağa aktarması kolay olsun diye kelepçeli kalıbı kilitlemeden önce yağlı kağıt koyuyorum ve de kenarlarını yağlıyorum biraz. Un haline gelmiş bisküvileri kalıba koyup bardağın altı ile ezerek sıkıştırıp ve de buzluğa atalım.. yer varsa:) genelde dondurulmuş meyvelerden olmuyor çünkü benim buzlukta, bu havalarda baklon da iyi bir seçenek oluyor... tereyağı dolapta bisküvilerle beraber donarken biz kekin üst kısmını yapacağız.


Yumurtaların akları ve sarılarını ayırıp, sarıları köpüklenene kadar düşük ayarda çırpıyoruz. Sonra eğer limonlu yapacaksanız, 1 subardağı şekerden 1-2 kaşık ayırp, Cafe Fernando'dan öğrendiğimiz gibi benmari üsülü limon kabuklarıyla karıştırıp kalan şekerle beraber yumurta sarılarına koyuyoruz. Bundan sonra labne ve krema eklenecek, ama dediğim gibi yavaş yavaş, topaklamayı egelleyerek, mikserin düşük ayarında karıştırıyoruz. Bu aşamada limon suyunu da koyabilirsiniz.

Diğer kapta yumurta aklarını beyaz bir köpük olana kadar çırpıyoruz. Burada da dikkat edilecek nokta mikserin çırpıcılarının temiz ve kuru olması. Aynı mikser parçasını kullanıyorsanız benim gibi, iyice yıkayıp, kağıt havlu ile kurutmadan çırpmaya başlamayın, köpürmüyor. Eğer limon suyu kullandısanız 3 dolu kaşık, kullanmadıysanız 2 dolu kaşık un ve 1 paket vanilyayı da yumurta aklarına ekleyin; yine topaklanma olmamasına özen göstererek. Bu arada yumurta aklarını çırpmaya başladığınızda fırını 170ºC ayarlayın ve de ısıtın.

Daha sonra bu iki karışımı homojen olana kadar, yine düşük ayarda çırpıyoruz. Buzluktan çıkan bisküvili karışımın üstüne döktükten sonra fırına atıyoruz. Fırına ve de karışıma bağlı olarak 30-40 dakika kadar sürüyor pişmesi.

Kek, böyle fırından çıkarınca az biraz sallanacak ama çok da cıvık olmayacak. Hatta kenarları biraz kızarmış oluyor. Çalıştığım blogların birisinde bunu "firm jiggle" olarak tanımlamışlardı.


Fırından çıkarınca, biraz soğuyunca, tamamen soğumadan, kenarlarını kör bir bıçakla kalıptan yavaş yavaş ayırın ki cheese cake çökerken kenarlardan çatlamasın. Kör bıçak diyorum ki, kalıbınız çizilmesin. Mutlaka çöküyor cheese cake, yoksa o kadar sosu nasıl barındırsın üstünde değil mi ama:))


İyice soğuyunca üzerine ister meyvelerden sos yapabilirsiniz isterseniz de çikolata sosu yapabilirsiniz. Ben son dönemde kırmızı meyveli muffin yapmak için aldığım 4-5 çeşit meyveyi buzluktan indirip, biraz bekletip mutfak robotunda çektikten sonra 1 kaşık nişasta ve 2 kaşık şekerle (kıvamı olsun diye) bir taşım kaynatıyorum, onu sos olarak kullanıyorum, çok da iltifat alıyorum. Bir diğer yöntem de böğürtlen-frambuaz gibi diyet reçelleri biraz sulandırmak. Hem daha light oluyor ( o kadar kremadan sonra :)) ) hem de yapımı çok kolay oluyor. Elbette hazır soslar da kullanılabilir. Seçim sizin.


Umarım işinize yarar tarif.

Afiyetler olsun:)

21 Ocak 2008 Pazartesi

iş-güç derken..yeni yıl-diyet vs...



Aylaaar önce yazdığım yazıda belittiğim üzere bir süre raporlu olarak evde yattım, işe bir geldim pir geldim... Ayağımı mı sürdüdüm nedir işler de benimle beraber geldi... Yılbaşı da dahil olmak üzere nefes almadan çalışıyoruz desem çok da abartmış olmam sanırım.. ama bu odamızdaki gelenekselleşmiş yılbaşı partimizi yapmamıza engel oldu mu? Hayııırrr:)) herkesler süpper mamalar getirdi, bir sürü güldük, bir sürü eğlendik...güzel güzel hediyeler aldık...vs...


Ama bundan önce beni haftalarca mutlu eden birşey oldu, Alefcim geldi...:)) bana noel babalı çoraplar getirdi, 1 ay kadar Türkiye'de kaldı ve de neredeyse birbirimize doyduk... 29 Aralık'da onun doğum günü için İstanbul'a gittim ve de çok da özlediğim arkadaşlarla yemek yedik, hem de boğaza nazır... aradabir sohbetten kopup manzaraya takıldığım olsa da Alefciğimi, Işılı, Volkanı, Cüneyt'i görmek çok güzeldi... masadaki herkese yılbaşı hediyesi olarak her sene yaptığım zencefilli adamlardan ve de tarçınlı yılbaşı kurabiyelerden yaptım.. tabi onlar ilk kez yediği için ve de gördüğü için pek bi iltifat aldım... e benim de pek hoşuma gitti elbet:))) Afiyet olsun arkadaşlar, siz isteyin ben hep yaparım...









Yılbaşında ise bu menüye kırmızı meyveli (yabanmersini, böğürtlen, frambuaz, cranberry) muffin ve yine pek sevilen çikolatalı muffinlerimden yaptım.. bunları envanter yapar gibi anlatıyorum? Girizgah olsun diye:)) maksatmuhabbetolsun'dan tombukcuğumun ve diğer arkadaşların öğütlerini dinleyip yaptığım mamaları burada da yayınlamaya karar verdim. Şimdilik sadece yılbaşı mamlarımızın bir-iki fotosu ve de meyveli muffinin ilk denemesinin fotosunu koyacağım. Partideki fotoları tombuk çekmiş, ondan aldım (teşekkürler) haa bir de yılbaşı temelı tarçınlı kurabiyem var, çam ağaçlı tabakta....








tarifleri daha sonraki yazıda yazacağım





şimdiii, yine daha önceki bi yazıda demiştim, "bundan sonra acılı diyet meceralarımı anlatacağım diye... eylülden bu güne, daha doğrusu 17 ekim 2007, post-bayram, daha çok göbek bölgemde yoğunlaşmış olan, emek emek biriktirdiğim yağlarımdan kurtulmaya çalışıyorum... Kolay mı? hayır. Gerekli mi? Evet:(... benim kadar yemek yemeyi seven, hatta yemek yemek için hiç bir zahmetten kaçınmayan bir insan için epey zor bir durum... Ben sevinirim, yerim; üzülürüm, yerim; sıkılırım, yine yerim... Gecenin bir vakti evde çikolata kalmamışsa kakaoya şeker katar onu yerim... Neyse sadede geleyim...yavaş da olsa, zor da olsa, süüpeeer diyetisyenim ve ben bana kilo verdirmeyi başarıyoruz gibi, beni sıkmadan, bunaltmadan, maksimum motivasyonla, şirin şirin kilo verdiriyor... Hayat tarzımda da değişiklikler yapmaya çalışıyorum, tabi bir günde olmuyor, ne derler Roma bi günde kurulmadı... öncelikle eskisi kadar çok yemiyorum (tahmin edileceği üzere) ama canım bişeyi çok isterse de yiyorum... ama böyle derin nefes alarak, su içerek, tadına vararak... yani bir oturuşta 80 gramlık çikolatayı yiyip, ikicini paketi açtığım günleri geride bıraktım (inşallah).. Ha bir de beni tanıyanların inanmayacağı birşey oldu... Artık daha çok hareket ediyorum, evde bile 40 dakika oturduysam bilgisayarın başında, kalkıp 2 tur atıyorum... tabi bunda bel ağrılarımın da etkisi var ama bu sefer daha bi sadığım amacıma sanki, herşey güzel olacak diyip duruyorum...


tabi öyle 3 ayda 15 kilo falan vermedim, ama bir-bir olsun, bizim olsun.. az olsun kesin olsun...

bundan sonraki yazılarda diyet yemek tariflerimi de yazmayı düşünüyorum, tabi yenilebilir olanları, öyle haşlanmış brüksel lahanası falan değil (ya ben nefret ediyorum bu brüksel lahanası denen şeyden, ne o öyle gırç gırç, lezzetsiz..) diyet tariflerinin yanında yukarıda fotosu olan muffinleri ve de kulabiyeleri ve de yeni deniyeceğim tarifleri de yazacağım

bu sanki biraz daha sıkıcı bir yazı oldu ama dedim ya, girizgah bu.. bu bölümü atlatırsanız devamı daha iyi olcak inşallah:)))